Etiketler

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Hazreti İsa’nın kanıyla şarabın kutsallığından söz edenlerin söyledikleriyle bitirmiştim son yazıyı. Böyle bir saçmalığa milyarlarca insanın inanabilmesi, bunların içinde; bilginlerle yüksek IQ’lu süperlerin olması, insanoğlunun ne denli tuhaf olabileceğinin de göstergesi…

PAGANİST ALIŞKANLIKLAR
Tanrı Attis’i bilir misiniz? Eğer bilmiyorsanız, önce onu araştırın. Dikkatli bir araştırıcıysanız bu kutsal kan numarasının yanında, Hristiyanlığa yamanmış daha başka şeyleri de görüp aynen benim gibi, “Breh breh!” çekeceksiniz.

Tiyo mu? 25 Aralık’da doğmayı, “Baba, oğul, kutsal ruh”u söylesem; yeterlidir mutlak! Hristiyanlığa yamanmış bu âdetler, yalnız Frigya tanrısı Attis’le de bitmiyor. Tembellik etmez de Diyonisos kültürüne ve Mitraizm’e şöyle bir göz atarsanız, bana hak vereceksiniz. Pagan âdetlerini olduğu gibi alıp, semavi bir dine yamamışlar. Bunu yaparken de Allah’tan korkmamışlar hiç!  

Gerçek İncil’i tahrif edip kendilerine göre yontan şarap sevdalısı Hristiyan dincilerinin, akıllarına bile getirmedikleri bir şey var. O da “Yüce Allah”ın çelişkisi olmadığı… Kur’an’ı Kerim, içkiyi yasaklar da zanneder misiniz ki gerçek İncil, yasaklamayıp “İçin” der!
Olur mu dersiniz?

Yüce Kur’an; indirildiği dönemde, hemen herkesin su gibi içtiği içkiyi, ayetlerin iniş sırasına göre baktığımızda, yumuşaktan serte giden ifadelerle yasaklamış. Hem de bir değil, birkaç yerde…
Şunu da hatırdan çıkarmayalım ki, Allah’ın yumuşak ifadelerle yapmayın demesi de bir emirdir, sert ifadeler kullanarak uyarması da…

HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN
Hepimiz kendi günah ve sevaplarımızla tartılacağımıza göre, ister içkiyi seven isterse içkiye düşman biri olalım, sosyal sosyal davranıp birbirimize zarar vermeden yaşamamız gerek.

İnsan insan yaşamanın da gereği değil mi bu! İslam da yasak olmasına rağmen, şarkılarda şiirlerde sıkça konu etmişiz içkiyi.
Bade demişiz; abıhayat, Cam-ı Cem demişiz; öyle çok ad vermişiz ki!
En ünlü padişahlarımız da içmiş, Bekri’miz de…

BEKRİ ile PADİŞAH
Bekri’ye hiç kimse “İçmez!” diye sahip çıkmamış ama içen padişah olunca feryat eden de çok oluyor: “Ecdat içmez!”
Niye içmez, efendi?
Kardeşinin, öz çocuğunun, babasının kanını içmiş; ha bire geri tepen amaçlar uğruna savaştan savaşa sürdüğü yüz binlerce vatandaşının can vermesine neden olunca gelmemiş de şarap içince mi ecdatlığına halel gelmiş?

Aklınızı başınıza toplayın beyler!
İçiyorum diye elleriyle yazmış adamlar. Üstelik daha neler neler yazmışlar.

Bu çağdaki aklı evvellerimiz: Yok canım o onu kastetmemiş diye bahaneler üretiyorlar. Ülkenin bunca derdi varken, ölmüş gitmiş insanların şarap çanağıyla ne yapmaktasınız siz?..

ABIHAYAT MIYMIŞ?
İnsana bahane çok!
Kızınca da içmişiz, üzülünce de; sevinince de içmişiz, sevilince de…
Hele bir de âşık, güzel şeyler fısıldayınca maşuğa; garibim, arar olmuş “abıhayat” kapısını.

Kendine göre bulmuş da…
Abıhayat kapısını bulur da açmaz mı?
Açar da içeriye bakmaz mı?
Bakar da bir köşeye geçip tadına bakmaz mı?
Ne demiş Nedim?
“Meyhane mukassi görünür taşradan amma
Bir başka ferah başka letafet var içinde…”

BOZULAN NE?
Gelelim yazının sonuna… 
Başlığa yazdım, ama sonunda kararsız kaldım. Bozulan bağ mı yoksa akıllar mı?
Hadi bu kez de siz getirin yazının sonunu!
Hangisiyse yazın son satıra…


Günay Tulun